25 Ocak 2019 Cuma

Kendini Gerçekleştirmek

   Hayatımda hiç “uçmaktan sıkıldım, bugün de yürüyeceğim” diyen bir kuş görmedim. Bugün yüzgeçlerimi yormayacağım diyen balığa, bugün de bal yapmayacağım diyen arıya rastlamadım hiç.
   Epey bir zamandır hayatta verilen kararların mantıklılığı üzerinde düşünüyorum. Gözümüzde büyüttüğümüz ve fazlasıyla ciddiye aldığımız gelecek kaygılarının altında yatan sebepleri bulmaya çalışıyorum. “Ben neden bu insanlar gibi düşünmüyorum yahut onlar neden benden farklı düşünüyor?” sorularının cevaplarını arıyorum.
   Bildiğim bir şey var ki o da şu an gençlik yıllarımı yaşamakta olduğum. Bu yıllar çok hızlı geçecek ve bunun farkındalığında olmama rağmen o gün geldiğinde şaşıracağım. Dünyalık hırslarımız, uğruna mücadele ettiğimiz arzularımız, kafamıza dert ettiğimiz pişmanlıklarımız bir gün bütün değerini yitirecek. Belimizi bağladığımız şu dünya, bir gün toz olup uçtuğunda, genelin “olması gerektiğini düşündüğü” şekilde yaşayacak kadar ciddi bir yer olmadığını kanıtlayacak. İşte o gün geldiğinde, geriye bir tek “bıraktığımız güzellikler” kalacak. 
   Bu konu hakkında siz nasıl düşünüyorsunuz bilemem. Ama ben şu hayata gelmiş olmanın boşuna olmadığı kanaatindeyim. Evren bu kadar enteresan iken onun içinde varolmuş olmak, haftasonunu beklemekten daha anlamlı bir şey olmalı. Mesai saatlerinin bitmesini beklemekten, bir yaz tatilinde harcamak için tüm kış boyunca çalışmaktan ve bu şekilde hayatın geçip gitmesinden daha farklı bir şeyler olmalı. Hayat, bir başkasına hava atmak için lüks arabalar, pahalı kıyafetler almaktan; pahalı restoranlarda yemek yemekten daha farklı amaçlar uğruna harcanması gereken bir kavram olmalı. 
   Bir hayvan olan bizler, diğer türlerimizden biraz farklıyız. Bu farklılığımız doğanın geri kalanının aksine uzun gösterişli tüyler, keskin pençeler, devasa kanatlar ya da kesici dişler değil. Genel olarak hayvanların doğada var olmasını sağlayan bu üstün bedensel özelliklerden yoksunuz ve şu an bu yazıyı yazıyor olmamı da tam da bu “eksikliğimize” borçluyum. Türümüzün bu bedensel eksikliği, başka bir özelliğimizin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde gelişmesine sebep oldu: akletme yeteneğimizin. 
   Bu sebeptendir ki, bugün de uçmayacağım diyen bir kuş göremezsiniz. Hiçbir balık bugün de yüzgecimi kullanmak istemiyorum demez; hiçbir arı, bal yapma görevini ertelemez. Doğanın kanunu budur, bir canlıda bir özellik varsa onu kullanmak zorundadır. Kullanmazsa körelir, yaşamını sürdüremez, yeni nesiller veremez. Bizler de homo sapiens olarak sahip olduğumuz bu düşünme yeteneğimizi kullanmak zorundayız. “Neden geldik, neden yaşıyoruz?” bu sorular yalnızca cevabını filozofların düşünmesi gereken sorular değil. Bu sorular bizim varoluşumuzun amacı. 
   Bir gün benim karşıma çıkıp ilerde pişman olacağımı söyleyen insanlar olacaktır. İşte o insanlar benim neler hissettiğimi ve neler yaşadığımı asla tam anlamıyla anlayamayacaklar. Bu yazıyı da bunun için yazdım, o gün geldiğinde onlara bugün neler hissettiğimi az da olsa anlatabilmek için. 
   Onlara ya da kendime.

12 Ocak 2019 Cumartesi

Bilinçakışımdan Notlar #1


   Bugün biraz daha farklı bir şeylerden bahsetmek istiyorum.
   İnsanları anlamıyorum.
   İnsanların mücadelelerini anlayamıyorum.  Herkesin, her şey normalmiş gibi, sonunun belirsizlik olduğu bu acımasız maratonda gaflet içinde bir hiç uğruna verdikleri mücadeleyi  anlamıyorum.
   Bu hızlı ve yoğun yaşamın içinin bomboş oluşuna anlam veremiyorum.